Cemal Gürsel Cad. Nevister Apt. No:258 Kat:3 
Karşıyaka / İzmir
Pazartesi - Pazar 11:00 - 19:00

Dr. Pedagog gözüyle "Çocuk ve Bilişim"

Dr. Pedagog gözüyle "Çocuk ve Bilişim"

Dr. Pedagog gözüyle "Çocuk ve Bilişim"

Çocuk; bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme dönemindeki bireydir. Pedagog ise kısaca çocuk eğitimcisi olarak tanımlanabilir. Herkes gibi pedagog da bilişim teknolojilerini çalışmalarında kullanmaktadır. Bilişim teknolojilerinin öğretiminde ve doğru kullanımı konusunda da pedagoglara gereksinim vardır. Ana-baba eğitimi, kurumsal eğitim, sosyal yaşam becerileri eğitiminin yanında bilişim teknolojilerinin kullanımından doğabilecek zararlara karşı önlem alınmasında da pedagoglarla işbirliği yapılması gerekmektedir.

Günümüzde, dünya ölçeğinde birçok alanda büyük değişimler ve gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlardan birisi de bilgisayar destekli öğretimin yaygınlaşması ve İnternet‘in yaygın ve yoğun bir biçimde kullanılmaya başlanmasıdır. Yakın gelecekte, bu gelişmelerin önemini iyi kavrayan ve gereğini yerine getiren toplumlar, gelişmelere yön verebilecek ve yaşanacak süreçte daha bilgili, daha gelişmiş bir düzeye ulaşacaklardır. Bilgi teknolojilerinde meydana gelen önemli gelişmelere bağlı olarak bilginin elektronik ortamlarda hızla yayıldığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bilgi otoyolu olarak tanımlanan İnternet‘in yaygınlaşması ile dileyen herkes bilgilere kolaylıkla ulaşabilmektedir. Teknolojideki hızlı gelişim, her geçen gün günlük yaşamımızın hemen hemen her alanını, birçok yönden doğrudan etkilemektedir. Artık bireyler çok küçük yaşlardan itibaren bilişim teknolojileriyle karşılaşmakta ve kullanabilmektedirler. Televizyon, video, telefon, bilgisayar gibi birçok multimedya araçları onların yaşantısının bir parçası olmuştur. Hatta günlük yaşamında bu araçlara sahip olmayanlar bile modern dünyanın vazgeçilmez bir parçası haline gelen teknoloji ile her zaman, her yerde karşılaşabilmektedir. Bugün; çocuklar kendi evlerinin dışında; okullarda, İnternet toplu erişim merkezlerinde, hatta bankalarda bilgisayarlarla tanışmakta ve bilgisayarlar; sundukları oyun ve İnternet olanaklarıyla onları kendine çekmektedir. Dünyada 400 milyon civarında İnternet’e bağlı bilgisayar, 100 milyona yakın site olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde İnternet kullanımının yaygınlaşması İnternet’e girme yaşının okul öncesi dönemlere kadar düşmesine neden olmuştur. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre; 3 yaş ve üzeri 76 milyon bilgisayar kullanıcısının yüzde 22,2’si İnternet erişimine sahiptir ve ev bilgisayarına sahip çocukların beşte biri İnternet kullanmaktadır. Bilişim teknolojilerini kullanan bireylerden çocuk yaşta olanların sayısının fazla olması, Pedagojinin (Eğit-Bilim) de bu alanda yer almasını gerekli kılmaktadır.

Çocuk ve İnternet
Bilgisayar ve İnternet, sadece erişkinler için değil; aynı zamanda çocuklar için de oldukça faydalı bir ortamdır. Çocuklarının, bir eğitim, eğlence ve iletişim aracı olarak bilgisayarlardan doğru ve etkin bir şekilde faydalanması adına birçok anne baba, çağa ayak uyma ve bilgiye daha çabuk ve etkin bir şekilde erişebilmeleri için çocuklarına bu tür imkânları sunmak istemektedirler. İnternet kullanımının sayılan tüm bu olumsuz özelliklerine rağmen pek çok da olumlu etkisi bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- İnternet kullanılması bireylerin yaratıcılıklarını, hayal güçlerini geliştirir,  
- Düşünce anlamında daha üretken olmalarını sağlar.
- Bireylerin karşılaştıkları sorunlara karşı pratik çözümler geliştirebilmelerine yardımcı olabilir.
- İnternet, bilinçli kullanıldığında çocukların araştırırken öğrenmelerini de sağlar.

İnternet‘in etkileşimi ile iletişime ve öğrenmeye olanak tanımasının yanında kültürel ekonomik ve sosyal alanlarda da bir bilgi deposu olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bilgiye kolay ulaşma anlamında zaman ve mekân sınırlılıkları olmadan kullanılan bu araç eğitimin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. İnternet bağımlılığı kavramı çok farklı parametreler ile karşımıza çıkan yoğun İnternet kullanımını anlatmaktadır. Gelişmiş ülkelerde İnternet gerek doğru kaynak ve bilgiye ulaşmak gerekse teknolojiyi tanıtmak amaçlı hem uzaktan eğitimin bir parçası hem de doğrudan klasik eğitimde ana sınıfından üniversiteye kadar yayılan bir yelpaze içinde yoğun olarak kullanılmaktadır. Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde ise İnternet kullanıma yönelik talebi farklı bir biçimde tanımlamaktadır. Bu ülkelerde yetersiz kütüphane olanaklarından kaynaklanan güncel bilgi ve dokümantasyon eksikliğinden ve İnternet‘in zaman ve mekân sınırlılıkları olmadan kullanılabilmesi özelliklerinden kaynaklanan bu kitle iletişim aracına duyulan ihtiyaç daha yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Bilişim, teknoloji ve bilginin birlikte kullanılarak üretilen ürünlerdir. Bilişim kavramı; bilgisayar yazılımı, bilgisayar donanımı, bilgisayar kullanıcısı ve bilgi toplumunu kapsamaktadır. Günümüz koşullarında dünyada etkin bir şekilde varlığımızı sürdürebilmemiz için bilgiye ulaşmak ve kullanmak gerekmektedir. Bilişim bize bilgi dünyası ile teknoloji dünyası arasındaki köprüyü kurarak hayatımızı kolaylaştırır. Günümüz insanının sanal âlemden kendisini soyutlama şansı yok gibidir.

İnternet bağımlılığı; bilgisayar başında, İnternet’e bağlı olarak, gereğinden fazla zaman geçirme problemi şeklinde tanımlanmaktadır. İnternet bağımlılığının belirtileri şu şekilde sıralanabilir:  
- İnternet başında aşırı zaman geçirmeye bağlı olarak yaşam biçiminde değişikliklerin olması,
- Genel fiziksel aktivitelerde azalma,
- İnternet’te fazla zaman geçirmeye bağlı olarak uyku bozukluğu,
- Arkadaşlarını kaybetme ve sosyalizasyonda azalma,
- Aile, arkadaşları, iş ve kişisel sorumlulukları ihmal etme,
- Bilgisayarda zaman geçirmediğinde eksiklik hissetme,
- İnternete giremediğinde endişe yaşanması durumudur.

Bazı çalışmalarda; İnternet’te fazla zaman geçiren çocuk ve gençlerin giderek yalnızlaştıkları ve yüz yüze ilişki kurmakta güçlük yaşadıkları bilinmektedir. İnternet kullanım süresi arttıkça bireylerde yalnızlık, sosyal yalıtım, saldırganlık gibi duygusal ve davranışsal sorunların daha fazla görüldüğü, genel sağlık durumlarının bozulduğu ve depresif belirtiler görülme oranının arttığı belirlenmiştir. Oyunda başarılı olmak, örneğin bir makineyi kontrol edebilmek, bir yarışı kazanabilmek çocukta üstünlük duygusu oluşturur. Bu durum çocuğun hoşuna gider. O sırada beyin mutluluk kimyasalları salgılar. Çocuk onunla mutlu olmayı öğrenir, ancak bunu alışkanlık edinen çocuk başka mutlulukların farkına varamaz. Çocuk ve genç bu doyumu yaşamak için “Okula gidiyorum” diye evden çıkıp İnternetcafelerde günlerini geçirmektedir. Önemli bir bölümü okul çıkışında uğradığı İnternetcafeden geç saatlere kadar çıkamayabilir.

Bilgisayar oyunları ve İnternet kullanımı yanında üzerinde durulması gereken diğer bir konu cep telefonu kullanımıdır. Yapılan bir çalışmada 11-15 yaş arası gençlerin yüzde 90’ı cep telefonuna sahiptir. Cep telefonu kullanmak gençlerin kendilerini güvende hissetmelerinde önemli bir etken olduğu belirtilmektedir. Çalışma bulgularına göre kız ergenler erkek ergenlere göre cep telefonu yanlarında olduğunda kendilerini daha güvende hissettiklerini belirtmişlerdir. Olumlu yönlerinin yanı sıra cep telefonu kullanmanın çocuk ve gençler üzerinde bedensel ve ruhsal olumsuz etkilere neden olduğunu bildirmektedir. Sonuç olarak; aşırı ve uygunsuz bir biçimde, gerçek amaçların dışında cep telefonu, bilgisayar oyunları ve İnternet kullanımının, çocuk ve gençlerin biyopsikososyal sağlıklarını olumsuz olarak etkilediğine dair birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. “Neden bilişim bağımlılığı?” sorusunun en önemli yanıtlarından biri, “sevgi, ilgi ve doyum gereksinimini karşılamak” olabilir. I-phone kullanımı da duyma güçlüklerine neden olabilmektedir. Onlinekolizm; en çok çocuklar arasında hızla yaygınlaşan bu sendrom; kişinin, İnternet’e bağlanamadığında sorularına yanıt alamadığı için kaygı ve hayal kırıklığı yasaması olarak açıklanabilir.

Çocuk ve İnternet Cafeler
Bilişim teknolojisini kullanmadan günlük yaşantımızı devam ettirmek pek olası görünmemektedir. Yetişkinlerin yanında çocuk yaştaki bireyler de İnternet‘i kullanmaktadırlar. İnternet kullanımının yaygınlaşması İnternet‘e girme yaşını okul öncesi dönemlere kadar düşürmektedir. Yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de büyük bir eğlence, iletişim ve eğitim kaynağı olan İnternet‘in kullanımı ve erişimi hızla yaygınlaşmaktadır. İnternet, çocukların dünyayı keşfetmeleri, öğrenmeleri ve eğlenmeleri için mükemmel bir ortamdır. Ancak, İnternet kullanımının çocuklar için yarattığı riskler de mutlaka akılda tutulmalıdır. Yasal olmayan, şiddet ve cinsellik içeren sitelere erişim, tehlikeli insanlarla iletişim başta gelen riskler arasındadır. Uyuşturucu ve terör gibi yasal olmayan yollara destek arayanlar İnternet‘i propaganda aracı olarak kullanmaktadır. Günümüzde 25 milyondan fazla çocuk İnternet‘te saatlerce sörf yapmakta ve her dört çocuktan biri seks sitelerine girmektedir. İnternet, çocukları taciz etmeye çalışan erişkinler için çocukların yaşamlarına önemli bir giriş kapısı oluşturmuştur. Yapılan araştırmalar birçok çocuğun İnternet‘te kandırıldığını ve istismarla karşılaştığını göstermektedir. Çocuklar her geçen gün daha da genç yaşta çevrimiçi olmaktadırlar. Günümüzde İnternet kullanıcıları arasında en hızlı büyüyen grup okul öncesi çağındaki çocuklardır. Birçok çocuk henüz 6 yaşına gelmeden okulda İnternet‘i kullanmaya başlıyor; dolayısıyla, bu yaşlarda evde de çevrimiçi olmak istemektedir. Ancak 10 yaşın altındaki çocuklar, tek başlarına çevrimiçi olmak için yeterli düşünce becerisine sahip değildir; bu nedenle, 10 yaşın altındaki çocuklar İnternet‘i kullanırken tamamen ailenin gözetiminizde olmalıdır. Çevrimiçi olduğunda yanında olmak, ebeveynin seçtiği siteleri ziyaret etmeleri daha uygundur. İnternet‘te kişisel bilgilerini hiçbir zaman paylaşmamalarını gerektiğini öğrenmelidir. Çocukların yetişkinlerden çok daha hızlı öğrendiği gerçeği göz ardı edilemez. Yetişkinler bilgisayarın tuşlarına acemice basmaya çalışırken onlar kendilerine Web sitesi bile kurabilmektedir. Onların zararlı olana değil faydalı olana yönelmesi için bilgilendirme ve kontrol mekanizması işlerlik kazanmalıdır. Anne babaların bu görevleri başarıyla uygulayabilmeleri için bilgisayar kullanımı ve İnternet konusunda ciddî biçimde bilgilenmeleri gerekmektedir. Sürekli İnternet‘teki gelişimler takip edilmelidir.

Çocuk ve oyun
Oyun, içsel olarak güdülenen belirli bir amacı olmayan, yetişkinler tarafından değil, çocuğun koyduğu kurallara bağlı olarak kendiliğinden gelişen ve zevk unsuru taşıyan davranışlarda oluşan bir etkinliktir. Oyun hangi çağda ve kültürde olursa olsun çocuğun olduğu her yerde oyun vardır. Bir çocuğun sevgiden sonra gelen en önemli ruhsal ihtiyacı oyundur. Oyun, çocuğun hayatı anlama yoludur. Oyun, çocukları gerçek hayata hazırladığı gibi iç dünyasının dışa vurumunda da etkin bir araçtır. Yaşadıklarını, isteklerini, duygularını oyunla dışa vurur. Oyun sırasında üstlendiği rollerle dünyayı algılamaya çalışır, özdeşim kurar ve böylece kişiliği oluşmaya ve gelişmeye başlar. Oynarken edindiği bilgiler daha kalıcı ve etkilidir. Oyun, çocuğun deney yolu ile düşünmesidir ve çocuk deneyimlerini oyun yoluyla kazanır. Hayatı için gerekli bilgi, beceri ve deneyimleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. Bu nedenle çocukların eğitiminde en etkin yol oyundur. Oyunlar, çocuğun eğlenerek öğrenmesinde ilk basamağı oluşturur. Oyunlar, çocukları pasif durumdan aktif duruma geçirmeleri nedeniyle diğer öğrenme tekniklerine göre daha etkilidir. Günümüzde çocukların oyun ihtiyaçlarının en iyi karşılandığı yerler, erken çocukluk eğitimi kurumlarıdır. Kentleşmenin hızla artması, anne babaların yoğun iş temposu içinde çocuklarıyla yeterince ilgilenecek ve oynayacak vakit bulamaması, çocukların bilgisayarla daha fazla zaman geçirmeleri gibi pek çok sebepten ötürü çocuklar diledikleri gibi oynayabilecekleri ortam bulamamaktadırlar. Çocuklar, evlerinde ve yakın çevrelerinde bulamadıkları oyun ortamını erken çocukluk eğitimi kurumlarında bulabilmektedirler. Yine de unutulmamalıdır ki bir çocuk için her şey oyuncak, her yer oyun alanı olarak kullanılabilir.

Oyunla eğitimde çocuk, yaparak ve yaşayarak öğrenir. Dokunur, görür, koklar, dinler, tadına bakar ve hisseder. Bütün duyularını kullanır. Böylece daha kalıcı ve doğal bir öğrenme gerçekleşir. Çocukların sürekli oynadığı ve oyun oynamayı ne kadar çok sevdikleri düşünülürse oyunun eğitimde kullanılmasının ne kadar etkili ve kolay olacağı anlaşılabilir. İnternet ve bilgisayar oyunları çocuk ve gençlerin bilgiye ulaşmalarını, araştırma yapmalarını kolaylaştırmaktadır. Kişisel gelişimleriyle ilgili olarak problem çözme, yaratıcılık, kritik düşünme gibi konularda yararlı olmaktadır. Ancak bilişim teknolojilerini uzun süre kullanmaları aşırı, kontrolsüz, amacı dışında ve bilinçsiz kullanım yönü ile kaygılara ve korkulara neden olmaktadır.

Çocuk ve öğrenme
Öğrenciler ev ödevlerini yaparken yeni malzemeler kullanmalı ve yeni deneyimlerde bulunmalıdırlar. Bu deneyimler, öğrencilerin, bilgi ve yeteneklerinin farkına varmalarını ve geliştirmelerini, eksik yönlerini tamamlamalarını, bağımsız ve düzenli ders çalışma alışkanlığı kazanmalarını, okul dışındaki bilgi kaynaklarını kullanmalarını ve verilen sorumluluğu yerine getirmeyi öğrenmelerini ve dolayısıyla derslerinde başarılı olmalarını sağlamaktadır. Öğrencilerin düşüncelerini geliştirmeyen, yaratıcılığını desteklemeyen ve ezberciliğe yönelten ev ödevlerinin, eğitim açısından bir anlamı bulunmamaktadır. Aynı zamanda ev ödevleri, anne babalara çocuklarının okul hayatıyla ilgilenmeleri için bir fırsat vermektedir. Aileler, çocuklarına uygun çalışma ortamı hazırlama, gerekli malzemeleri sağlama, istendiğinde yardımcı olma vb. gibi yollarla çocuklarının ev ödevlerinde, dolayısıyla eğitim ve öğretimlerinde önemli bir role sahip olmaktadır. Teknoloji, yeni icatlarıyla günlük hayatımızı kolaylaştırırken bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Teknolojinin son ürünlerinden, bilgisayar ve İnternet de hayatımızı kolaylaştırdığı, dünyayı ayağımıza getirdiği kadar yokluğuyla zaman zaman sorun olmaya devam etmektedir. Bilgisayar ve İnternet artık yalnız iş yerlerine değil, evlerde ve okullarda da sıkça kullanılmaktadır. Öğretmenler, eğitim müfredatında yapılan değişiklikle öğrencilerine İnternet’ten ev ödevi vermektedirler. Öğrencilere verilen proje ödevleri, öğrenciyi teknolojiyi kullanmaya yöneltmek amacını taşımaktadır. Ama henüz her evde bilgisayar ve İnternet bulunmaması nedeniyle çocuklar uygun olmayan saatlerde İnternetcafeye gitmek zorunda kalmakta ya da bilgisayarı bulunan komşularında ödevini yapmaya çalışmaktadırlar. Bazı İnternetcafe işletmecileri, iş yerlerinin camlarına “Ödev hazırlanır” yazıları asarak öğrencilere ücret karşılığında ödev hazırlamaktadırlar. Öğrenciler; öğretmenlerinin verdiği ödevi sipariş verebilmektedirler. İnternetcafe görevlileri konuyu İnternet’ten bulup, çıktısını alıp öğrencilere verebilmektedirler. Öğrencilerin ödevlerini İnternetcafe de kendi başlarına yapmalarını da ebeveynler sakıncalı bulmaktadırlar. Nitekim yapılan bir araştırmada; ebeveynler ilköğretim çağındaki çocuklarının İnternet’ten yararlanmaları konusunda engelleyici bir tutum ortaya koymadıklarını, bilişim teknolojilerinin çocuklarının eğitiminde kullanmasını destekledikleri tespit edilmiştir. Ancak İnternetcafelerde ödev yapmalarına pek gönüllü olmadıklarını, bu yerlerin denetlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bilgi teknolojileri sınıflarının yetersiz olduğunu, kullanılır durumdaki bilgisayarların servis hizmetlerini sağlayacak kaynak bulunamadığı, personel yetersizliği nedeniyle yeterli ortamın sağlanamadığı görülmektedirler. Öğrenciler İnternet evlerinde ödev yapmanın zorunluluktan kaynaklandığını ifade etmektedirler. Öğretmenlerin, bilgisayar kullanma durumlarının yetersiz olduğu, il halk kütüphaneleri ve okul kütüphanelerinin yeni program gereğince yapılan “performans ödevleri” için duyulan gereksinimi karşılayamadığı saptanmıştır. Kütüphanelerin bilişim teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak yenileştirilmesi, öğretmenlerin bilişim eğitim kurslarına alınması ve okulların gereksinime cevap verebilecek duruma getirilmesi yararlı olacaktır. 

Çocuk ve iletişim
İnsan, gerek diğer insanlarla birlikte yaşayabilmek, gerekse kendinden öncekilerin oluşturduğu bilgi, değer ve kuralları edinebilmek için olağanüstü bir donanıma sahiptir: İletişim yeteneği, 7 yaşına kadar sosyalleşme sürecinde oluşan ve gelişen özelliklerdendir. Çocuk iletişime önce kendini anlayarak başlar. Kişilerin birbirlerine bilinçli veya bilinçsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardığı bir süreçtir. Bireyler arasındaki ilişki olumlu ise bu kişilerden kurulan aileler ve toplumlar sağlıklıdır. Böyle bir ailede yetişen bir çocuk aile içindeki iletişimin etkisiyle kendini değerli hisseder ve yaşamın her alanında denge kurar. Sözlü ve sözsüz mesajlarımız, aynı içeriği taşımadığında çocuğun anlaması zorlaşır ve çocuk uygun tepkiyi veremez, tam olarak algılayamadığı durumlar ise çocuğa kaygı yaratır. Tutarlı olmalıyız.”Sandviç Yöntemi” kullanmalıyız. Çocuğun istenmeyen bir davranışı varsa önce olumlu bir davranışı, arada olumsuz davranışı en son yine olumlu olabilecek bir davranışından bahsetmeliyiz.

Çocuk ve sosyal paylaşım siteleri 
İnternet üzerinden tanışılan kişilerden zarar görenler oldukça fazladır. Sosyal paylaşım sitelerinde ise güven ve risk alma unsurları öne çıkmaktadır. Facebook istismarı mağdurları genellikle 18 yaş altındadırlar. Yapılan bir araştırmada; bir yıl içinde üç gazetenin İnternet sitesinin taranması sonucu, Facebook mağdurları ile ilgili 166 gazete haberine ulaşılmıştır. Bu haberlerin yüzde 30,60‘ı çocuklara cinsel istismar, izinsiz profil kullanma, veri paylaşma ve kişisel hakaret içermektedir. Yapılan bir araştırma sonucunda; eğlence, iletişim ve eğitim konusunda çok yararı olan bu olanağın, aynı zamanda çocukların Facebook’ta çok zaman harcamalarına, gerçek olmayan bilgileri beyan etmek zorunda kalmalarına, tanımadıkları kişilerle iletişim kurmalarına neden olduğu saptanmıştır. Ana babalar çocuklarının sosyal ağlarda kimlerle görüştüğünü bilmeli, istenmeyen kişilerle görüşüp görüşmediklerini hassasiyetle izlemelidir. Herhangi bir taciz durumunu sezdiklerinde bunu öğretmenleri ile paylaşmalıdır. Dışarıda kimlerle buluştukları ve eve ne zaman döndükleri de önemlidir.

Çocuk ve dil
Bireyin okuma-yazma öğrenmesindeki kritik dönem 6 yaş civarıdır. Bu yaşlarda öğrenilemeyen bu yaşantının telafisi ileride daha da zor olmaktadır. Doğumunun ilk 6 ayında kendisine sevecen, sıcak ve ilgili davranılmayan bebekler, okul yıllarında sosyal ilişkilerinde zayıf olmaktadır. Yine aynı şekilde ikinci bir Dil öğrenmenin en uygun olduğu yaş dilimi ise 6-11 yaşları arasıdır. Dinlenen ve anlaşılan çocuk, okulda daha iyi öğrenebilir. Çevreye ilgilidir, renkleri şekilleri tanır, büyüklük ve küçüklük kavramlarını bilir, öğrenmeye hazırdır. Okuma ve yazma duyular arası yolların en iyi şekilde işleyişini gerektirir. Kas gelişimi, motivasyon, benlik kontrolü okuma ve öğrenmede önem kazanır. Çocuğun yaşıtlarının da bulunduğu oyun ve eğitim gruplarına katılımı, kitap okuma, gezip görme ve düşüncelerini söylemeye teşvik yönünde sağlanan fırsatların sosyokültürel ve sosyoekonomik durumu iyi olan ailelerde daha fazla olması bu ailelerde yetişen çocukların daha erken ve düzgün konuşması ile ilişkilendirilmiştir. 

Ana baba tutumu
İlköğretim çağındaki çocukların İnternet‘ten yararlanamaları konusunda ana ve babaların engelleyici bir tutum ortaya koymadıkları, bilişim teknolojisinin çocuklarının eğitiminde kullanılmasını destekledikleri, okul yönetimlerinin ders saatlerinde çocukların İnternet evlerine gitmelerini önlemek için tedbirler almalarını istedikleri tespit edilmiştir. Bilinçli İnternet kullanımının yaygınlaştırılması bağlamında, ana babalara bilişim eğitimi verilmelidir. Yapılan araştırmaların çoğunluğu bu teknolojilerin kullanımının yararları ve sakıncalarının yararları ve zararları olduğu yönündedir. Bilişim teknolojilerini insanın hizmetine sunmak, zararlarının da en alt düzeye indirgemek için bilim insanlarının özellikle de pedagogların desteği gerekmektedir. Bilişim eğitiminde; eğitimcilerin eğitimi yanında ana-babaların da eğitimi gereklidir. Ana-baba eğitimlerinde gençleri ve çocukları sanal âlemde bekleyen tehlikeleri ele almak gerekir. Yetişkinler her alanda olduğu gibi İnternet’in kullanımında da gençlere ve çocuklara örnek olmalıdır. Basılı ve görsel yayınlarında bilinçli İnternet kullanımı desteklemesi büyük önem taşımaktadır. Örgün ve yaygın eğitim programlarında bilinçli İnternet kullanımı yer almalıdır. Ana ve babaların çocukların İnternet‘ten yararlanmaları konusundaki tutumları, onların sağlıklı gelişimi açısından çok önemlidir.

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilir.

Oturum Aç | Kayıt Ol